باب: من
أعطاه الله
شيئا من غير
مسألة ولا إشراف
نفس.
51.Dilenmeyen Ve Hırs Göstermeyen Kimseye Allah'ın Vermesi Ve
zenginlerin mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen)
yoksulun da bir hakkı vardır.[Zariyat 19]
حدثنا
يحيى بن بكير:
حدثنا الليث،
عن يونس، عن
الزهري، عن
سالم: أن عبد
الله بن عمر
رضي الله عنهما
قال: سمعت عمر
يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يعطيني
العطاء،
فأقول: أعطه
من هو أفقر
إليه مني.
فقال: (خذه،
إذا جاءك من
هذا المال
شيء، وأنت غير
مشرف ولا
سائل، فخذه،
وما لا، فلا
تتبعه نفسك).
[-1473-] Abdullah İbn Ömer, "Ömer r.a.'i şöyle derken işittim"
demiştir: Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana bir ata (geçimlik)
vermişti. O'na, "Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver"
dedim. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana, "Al bunu,
sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezse de peşine
düşme" buyurdu.
Tekrar: 7163 ve 7164
AÇIKLAMA: el-Müstemilî'nin
rivayetinde, başlıkta ayet daha önce zikredilmiştir. Ayet ile hadis, hem
isteyenlere hem de istemeyenlere vermeyi övmesi noktasında birleşmektedir. Veren
kişi övüldüğüne göre verilen atıyye makbuldür, alan da yerilmez.
Alimler, ayette geçen "mahrum" ifadesinin tefsiri konusunda
görüş ayrılığı içindedir: Taberî'nin naklettiğine göre, İbn Şihab,
"İstemekten utanan kimsedir", demiştir.
Şuayb'ın Zührî'den yaptığı nakilde, "Bana bir keresinde mal
vermişti. O'na, "Benden daha çok ihtiyacı bulunan birine verin"
dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana, "Al, sen de başkasına
tasadduk et" buyurdu" şeklindedir.
Bu hadis, zekatlarla ilgili değil, devlet başkanının dağıttığı
(diğer) mallarla ilgilidir. Verilen mal, fakir oldukları için değil, o malda
hakları bulunduğu içindir. Nitekim Hz. Ömer, "Benden daha fakir birine
ver" deyince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem buna razı olmamıştır. Çünkü
o, bunu, fakirlik dışında başka bir sebepten dolayı vermişti.
Bir görüşe göre, bu, sadece devlet başkanına mahsus bir maldır. Sü-nen'deki,
Semura hadisinde geçen, "Ancak yönetici isterse" İfadesi de bu anlamı
güçlendirmektedir.
Bazı alimler, "Halifenin/yöneticinin verdiği atıyyeyi kabul
etmek haramdır", bazıları da, "mekruhtur" görüşündedir. Bu
görüş, "Eğer atıyyeyi veren zalim sultan olursa" şeklinde
yorumlanmalıdır.
Hakîm'in verilen geçimliği almayı hoş görmemesi takvasından
dolayı olmalıdır. Selefin buna benzer davranışları meşhurdur. Allah (c.c) en
iyisini bilir.
Bu konudaki ölçüt şudur: Bir kimsenin malının helal olduğu biliniyorsa
onun hediyesi geri çevrilmez. Haram olduğu biliniyorsa verdiği de haram olur.
Şüpheli ise ihtiyatlı davranıp kabul etmemek gerekir ki takva da budur.
Haram maldan verilen hediyeyi almayı mubah gören alimler,
"eşyada aslo-lan mubahlıktır" hükmüne tutunmuştur.
İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: Bu konuda ruhsat veren alimler şu
ayeti delil olarak getirmiştir: "Hep yalana kulak verir, durmadan haram
yerler.[Maide 42]
Diğer yandan Hz. Peygamber, (kazancının haram olduğunu) bildiği
halde zırhını Yahudi'ye rehin olarak bırakmıştır. Yine gelirlerinin çoğunun,
şarap, domuz ve fasit muamelelerden kaynaklandığını bildiği halde onlardan
cizye alınması da böyledir.
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1. Devlet başkanı yarar görüyorsa, daha ihtiyaç sahibi kimseler
bulunsa bile, bazı kimselere gelir bağlayabilir.
2. Devlet başkanının verdiği atıyyeyi geri çevirmek edebe uygun
bir davranış değildir. Özellikle de bunu veren Resûlullah (s.a.v.) ise. Çünkü
Rabbimiz, "Peygamber size ne verdiyse alın, ne yasakladıysa ondan da sakının
[Haşr.7] buyurmuştur.